TATİL PLANI
Senli zamanımın kıymetini anladım gidişim yaklaştıkça.. Mümkün olmadığını bilsem de her anımı seninle paylaşmak geliyor içimdem.. Uyuyalım sen ol, uyanalım yine sen. Canım sıkkın olsun sen ol, mutluyken yine sen. Yüzün gelsin gözümün önüne ihtiyacım olan her an.
5 yıldır yapamadığımız bir şeyi yapma planı aldık ilk kez bu yıl. Tatile gidiyoruz. Yeri ayarladık zamanı da. Çünkü ilk kez ikimizde yorulduk hayatın içindeki koşuşturmadan. Hiç görmediğin bir yere götürmek istedim seni. Bir yeni yer daha keşfedelim diye. Anılarımıza bir tane daha hikaye ekleyelim diye.
Bunca zamandır aklımıza tatile gitmek gelmedi çünkü deniz ayağımızın dibindeydi, istediğimiz an görüşürdük. Şimdi öyle mi. Santrale bağlanan ve sıra alınan eski telefonlu yıllardaki gibi sabah arıyoruz birbirimizi ne zaman müsait olursak konuşabiliyoruz :) İşte bu mahrumiyete bir de hayatın yorgunluğu eklenince tatil kaçınılmaz oluyor.
Şimdi 2 3 günlüğüne de olsa seninle gezerken yeni şeyler görüp, bize yeni şeyler katmak çok güzel olacak. Hele ki 1 ay sonra tam 156 gün görüşemeyecek bir çift için çok kıymetli bir armağan bu tatil.
Uyandığım an denizin kokusu olacak,martıların sesi, belki denize nazır uzanan güneşin görüntüsü olacak biliyorum.. Aslında umurumda mı sanıyorsun. Uyandığımda sevgili sevgilimin kokusu olacak, onun sesi ve onun yüzü..
Tatil böyle yaşanır:))
30 Haziran 2012 Cumartesi
21 Haziran 2012 Perşembe
ALDATMAK..
Bir süredir yazamadım sana sevgili sevgilim. İşlerin yoğunluğundan kafamı bile kaldıramadım ki sen de biliyorsun.
Ama dünkü olay beni çok etkiledi. Derinden hem de çok derinden. Olay aldatılmak.Arkadaşım kız arkadaşını aldatıyordu. O veya bu şekli yok bunun ve bir erkek olarak ben bile tahammül edemezken başına gelen bir kadın nasıl kaldırır bunu bilemiyorum.
Çok aşağılayıcı bir durum bu hale gelmek bir kadın için. Aldatıldım diyebilmek, yada aldatıldığının bilinmesi. Açıklanamayacak bir durum kendine bile.
Aşk bitebilir, sevgi,saygı da öyle. Ama eğer ki senelerin emeği varsa biterken de o saygıyı koruyarak bitirilmesi gerekliliğini düşünüyorum. Gözünün içine bakabilecek yüzünün olması gerekli bitti derken, elveda derken. Aldatarak bu saygıyı çöpe atmış oluyor insanoğlu.
Hemcinslerimin aç iç güdüleri sebep aslında bu sona. Biten sevgiyi ancak yenisi gelince bırakacak kadar aciz çünkü.. Boşta kalmak, yalnız kalmak bir çoğu için olmayacak bir şey çünkü.
O anlattıkça beni,seni,bizi düşündüm aslında ve yaptığım her yorumda da kendimi anlattım aslında. 5 yılda aklımın ucuna bile bir kere dahi gelmedi başkasına sana hissettiklerimin binde birini hissetmek ya da sana baktığım gözü farklı bir kişiye yöneltmek. Çünkü yapamam ki, birincisi sana böyle bir hakareti yapamam ve ikincisi yaptığım anda kendime olan saygımı yitiririm. Kavga etmedik mi?? Deliler gibi hem de. Küsmedik mi?? Günlerce hem de. İçimiz içimizi yedi ama hep bir adım atmamak için. Bu haldeyken her gün mümkün olmaz ki bu. Senin olmadığın bir ortamda kızlar varsa hemen lafı sana getiriyorum bir şekilde istemsiz belki de kimse yanlış bir şey anlamasın diye. Nasıl olsa artık adını taşıyorum üzerimde. Etiket gibi benimle bu işte.
Nasıl bir erkeğim ben de bilemedim. Bir gün bile başka bir pilavı kaşıklamak istemedim. Çünkü benim seninle yediğim en güzel pilav seninle aynı kaşığı paylaşarak yediğim pilavdı. Hep de böyle olacak eminim ki.
Belki aptallık olarak düşünülür, belki taktir edilir bilemem. Umurum da da değil zaten kimin ne düşündüğü Ama ben hayatta benim için verebileceğim değerin en en en yükseğine layık olan sana bundan azını verirsem, hele bide aldatma gibi bir hareketle o değeri hiç edersem vicdan azabıyla yaşayamam. Belli etmesem bile seni her ağlattığımda içimde yanan birşey var benim. Sert durmaya çalışsam da öyle.
Ve o kadar şanslıyım ki gözümün bir dakika bile arkamda kalmayacağı, bir sevgilim var. İşte o yüzden doğru insan diyorum senin için her defasında her yerde herkese.. İşte o yüzden benim eşim,işim,aşım her şeyim olabilecek bir tek sen varsın.. İşte o yüzden mutluyum ve hep de mutlu olacağımdan eminim. Yeter ki hayatta ol ve hayatımda ol..
Bir süredir yazamadım sana sevgili sevgilim. İşlerin yoğunluğundan kafamı bile kaldıramadım ki sen de biliyorsun.
Ama dünkü olay beni çok etkiledi. Derinden hem de çok derinden. Olay aldatılmak.Arkadaşım kız arkadaşını aldatıyordu. O veya bu şekli yok bunun ve bir erkek olarak ben bile tahammül edemezken başına gelen bir kadın nasıl kaldırır bunu bilemiyorum.
Çok aşağılayıcı bir durum bu hale gelmek bir kadın için. Aldatıldım diyebilmek, yada aldatıldığının bilinmesi. Açıklanamayacak bir durum kendine bile.
Aşk bitebilir, sevgi,saygı da öyle. Ama eğer ki senelerin emeği varsa biterken de o saygıyı koruyarak bitirilmesi gerekliliğini düşünüyorum. Gözünün içine bakabilecek yüzünün olması gerekli bitti derken, elveda derken. Aldatarak bu saygıyı çöpe atmış oluyor insanoğlu.
Hemcinslerimin aç iç güdüleri sebep aslında bu sona. Biten sevgiyi ancak yenisi gelince bırakacak kadar aciz çünkü.. Boşta kalmak, yalnız kalmak bir çoğu için olmayacak bir şey çünkü.
O anlattıkça beni,seni,bizi düşündüm aslında ve yaptığım her yorumda da kendimi anlattım aslında. 5 yılda aklımın ucuna bile bir kere dahi gelmedi başkasına sana hissettiklerimin binde birini hissetmek ya da sana baktığım gözü farklı bir kişiye yöneltmek. Çünkü yapamam ki, birincisi sana böyle bir hakareti yapamam ve ikincisi yaptığım anda kendime olan saygımı yitiririm. Kavga etmedik mi?? Deliler gibi hem de. Küsmedik mi?? Günlerce hem de. İçimiz içimizi yedi ama hep bir adım atmamak için. Bu haldeyken her gün mümkün olmaz ki bu. Senin olmadığın bir ortamda kızlar varsa hemen lafı sana getiriyorum bir şekilde istemsiz belki de kimse yanlış bir şey anlamasın diye. Nasıl olsa artık adını taşıyorum üzerimde. Etiket gibi benimle bu işte.
Nasıl bir erkeğim ben de bilemedim. Bir gün bile başka bir pilavı kaşıklamak istemedim. Çünkü benim seninle yediğim en güzel pilav seninle aynı kaşığı paylaşarak yediğim pilavdı. Hep de böyle olacak eminim ki.
Belki aptallık olarak düşünülür, belki taktir edilir bilemem. Umurum da da değil zaten kimin ne düşündüğü Ama ben hayatta benim için verebileceğim değerin en en en yükseğine layık olan sana bundan azını verirsem, hele bide aldatma gibi bir hareketle o değeri hiç edersem vicdan azabıyla yaşayamam. Belli etmesem bile seni her ağlattığımda içimde yanan birşey var benim. Sert durmaya çalışsam da öyle.
Ve o kadar şanslıyım ki gözümün bir dakika bile arkamda kalmayacağı, bir sevgilim var. İşte o yüzden doğru insan diyorum senin için her defasında her yerde herkese.. İşte o yüzden benim eşim,işim,aşım her şeyim olabilecek bir tek sen varsın.. İşte o yüzden mutluyum ve hep de mutlu olacağımdan eminim. Yeter ki hayatta ol ve hayatımda ol..
15 Haziran 2012 Cuma
Sabah oturdum bilgisayar başına bir dakika durdum bekledim. Aklıma hiç birşey gelmedi durdum, pes ettim.
Az önce sana mesaj yazarken birden bu geldi aklıma.. Buzlu Kahve. Sıradan değil mi? Basit birşey, yazmaya değmez gibi bir şey.
Öyle değil ama bize ait olduğunu düşündüm o an o kahvenin. Karıştıracak birşey olmadığı zaman kavanoz kullanıldığı, ikimiz olduğumuz zamanlar da içtiğimiz, serinleme amacımız o bizim. Kimin kahvesi daha bol köpüklü olduysa onun kıymetli olduğu bir şey o.. Senin icadın. Sevginin içimizi serinlettiği birşey o. Sıradan bir kahve değil..
Dün akam canım istedi. Tüm her şey var evde; süt de,kahve de, şeker de, buz da.. Ama yapaamadım, elim gitmedi işte, canım istemedi sonra. Sensiz bir anlamı yoktu çünkü 5 dakika sonra hatırlamayacaktım bile. Ama senin izini taşıyan hiç bir şey öyle değil ki.. Bak belki senin için bile önemi olmayan bu şey benim için derin manalı..
Benim brownim gibi :) Nasıl oluyor bilmiyorum, nasıl beceriyorum ama yediğim en güzel browniyi yapıyorum sense eğer amacım. Gülerek yapıyorum çünkü, mutlu bir halde, şarkılar eşliğinde. Her malzeme için özeniyorum tam ayarında olsun, ne fazla ne eksik olmasın diye. Fırında tam ayarında pişsin diye fırının başında 30 dakika beklediğimi biliyorum. Sosu için kendim eritiğim çikolatalar kaynarken az elime sıçrayıp yakmadı canımı itiraf ediyorum. Ama olsun senin içndi o. Sana sürprizdi, mutlu ol diye yaptığım ufacık şeydi.. Ama o browni de bize ait işte senin buzlu kahven gibi.. Birimizden biri eksikken tadları yok,ekşiler, acılar.. Ama bir aradaysak neşemizden etkileniyorlar tatlanıyorlar anlamlandıkları gibi..
İyi ki biz varız, iyi ki brownimiz ve buzlu kahvemiz var.. Ağzımızın tadı hiç kaçmasın sevgili sevgilim.
11 Haziran 2012 Pazartesi
SENSİZLİK SENDROMU..
O kadar zor geçiyor ki tüm hafta ikimiz için de. İş,güç, sinir, stres.. Her ikimiz de def gibi gerilip geziyoruz her hafta içi, kırıp döküyoruz birbirimizi belki istemsiz, belki stres atmak için. Ama biz biziz yine kırılıp dökülsek de birşey değişmiyor bizden, eksilen bir şey olmuyor.
Upuzun bir haftanın ardından tek doz sakinleştirici gibisin. Görüyorum bitiyor herşey, kafam boşalıyor, reset atıyorum sıkıntılarıma.
Bu hafta özellikle o kadar kavga ettik ve o kadar kırdık incittik birbirimizi ama otobüsten inip yüzünü gördüğümde yine aldı beni o anlamsız gülümseme. Sonra çektim kendimi çünkü kırılmıştım,kızgın değildim. İçim gitti aslında bir de ayakların kayıyordu çünkü ayakkabıdan :) Tutmamak için elini zor tuttum kendimi ama dayandım. Sonra oturduk bir yere hala soğuktum. İçim çekiyordu seninle konuşmayı gözüne bakmayı ama başka şeylerle ilgilendim soğuk soğuk durdum sana yine de. Tek istediğim özürdü çünkü yaptığına karşılık. Hatanın farkındaydın, ihmal ettiğinin de, ayıp ettiğini de.. Ben de ağır konuştuğumun.. Bitti birden eridi buzları yine kalbimizin.
Seni görmeseydim belki hala daha devam edebilirdi soğukluğumuz ama gözlerindeki sıcaklık yetiyor tüm buzlarımı eritmeye benim.
Çok keyif alıyorum seninle geçen her anımdan. Nedenini bilmiyorum ama özellikle Ada'daki zamanlarımızdan. Belki bana ilk anlarımızı hatırlatıyor, belki de bizim 5 yılımızı. Her adımında bir yaşanmışlık var çünkü. İzmir öyle değil artık. Bizim evimiz varken öyle değildi o bizimdi, ikimize ait bir çatıydı sanki.
Pazar günü uyandığımda kalktım gittim hemen biletimi aldım sana hiç söylemeden, hatta geç geliyorum diyip seni gıcık ederek:) Çünkü ihtiyacım vardı sana, yüzüne, sesine, kokuna.. Bilmem dikkat ettin mi hiç ama her ayrılışımızda öperken seni bir nefes alıyorum kokundan idare etsin diye beni sensizlik anlarında bir süre daha.
İşte bu yüzden haftanın sadece seni görebildiğim günlerini seviyorum. Pazarları mesela, bazende cumartesileri görüşürüyorsak eğer. Yoksa pazartesi cuma farksız artık benim için. Tüm haftam sendromlu geçiyor, pazartesi sendromu gibi yaşadığım Sevgili Sevgilimsizlik Sendromu..
Ve son olarak şu an düşünüyorum ; bu zamana kadar hep sen bendeki eksikleri söyledin, değişmeye çalıştım. Belki becerdim, belki beceremedim. Ama ilk kez ben söyledim biriktirdiklerimi ve artık bana kalırsa ikimiz de birbirimize daha anlayışlı oluruz, sevgimizin kıymetini biliriz. Muhakkak yine kavga ederiz, ağlarız belki ama sonunda unuttururuz birbirimize olanları. Yine bir tek sevgimizi hatırlarız, kıymetimizi, değerimizi. Buna inanıyorum. Hele güneş ikimiz için aynı odaya doğmaya başladığı an daha çok parlar ısıtır ikimizi..
O kadar zor geçiyor ki tüm hafta ikimiz için de. İş,güç, sinir, stres.. Her ikimiz de def gibi gerilip geziyoruz her hafta içi, kırıp döküyoruz birbirimizi belki istemsiz, belki stres atmak için. Ama biz biziz yine kırılıp dökülsek de birşey değişmiyor bizden, eksilen bir şey olmuyor.
Upuzun bir haftanın ardından tek doz sakinleştirici gibisin. Görüyorum bitiyor herşey, kafam boşalıyor, reset atıyorum sıkıntılarıma.
Bu hafta özellikle o kadar kavga ettik ve o kadar kırdık incittik birbirimizi ama otobüsten inip yüzünü gördüğümde yine aldı beni o anlamsız gülümseme. Sonra çektim kendimi çünkü kırılmıştım,kızgın değildim. İçim gitti aslında bir de ayakların kayıyordu çünkü ayakkabıdan :) Tutmamak için elini zor tuttum kendimi ama dayandım. Sonra oturduk bir yere hala soğuktum. İçim çekiyordu seninle konuşmayı gözüne bakmayı ama başka şeylerle ilgilendim soğuk soğuk durdum sana yine de. Tek istediğim özürdü çünkü yaptığına karşılık. Hatanın farkındaydın, ihmal ettiğinin de, ayıp ettiğini de.. Ben de ağır konuştuğumun.. Bitti birden eridi buzları yine kalbimizin.
Seni görmeseydim belki hala daha devam edebilirdi soğukluğumuz ama gözlerindeki sıcaklık yetiyor tüm buzlarımı eritmeye benim.
Çok keyif alıyorum seninle geçen her anımdan. Nedenini bilmiyorum ama özellikle Ada'daki zamanlarımızdan. Belki bana ilk anlarımızı hatırlatıyor, belki de bizim 5 yılımızı. Her adımında bir yaşanmışlık var çünkü. İzmir öyle değil artık. Bizim evimiz varken öyle değildi o bizimdi, ikimize ait bir çatıydı sanki.
Pazar günü uyandığımda kalktım gittim hemen biletimi aldım sana hiç söylemeden, hatta geç geliyorum diyip seni gıcık ederek:) Çünkü ihtiyacım vardı sana, yüzüne, sesine, kokuna.. Bilmem dikkat ettin mi hiç ama her ayrılışımızda öperken seni bir nefes alıyorum kokundan idare etsin diye beni sensizlik anlarında bir süre daha.
İşte bu yüzden haftanın sadece seni görebildiğim günlerini seviyorum. Pazarları mesela, bazende cumartesileri görüşürüyorsak eğer. Yoksa pazartesi cuma farksız artık benim için. Tüm haftam sendromlu geçiyor, pazartesi sendromu gibi yaşadığım Sevgili Sevgilimsizlik Sendromu..
Ve son olarak şu an düşünüyorum ; bu zamana kadar hep sen bendeki eksikleri söyledin, değişmeye çalıştım. Belki becerdim, belki beceremedim. Ama ilk kez ben söyledim biriktirdiklerimi ve artık bana kalırsa ikimiz de birbirimize daha anlayışlı oluruz, sevgimizin kıymetini biliriz. Muhakkak yine kavga ederiz, ağlarız belki ama sonunda unuttururuz birbirimize olanları. Yine bir tek sevgimizi hatırlarız, kıymetimizi, değerimizi. Buna inanıyorum. Hele güneş ikimiz için aynı odaya doğmaya başladığı an daha çok parlar ısıtır ikimizi..
7 Haziran 2012 Perşembe
KIRIP DÖKMEK YERİNE...
Bu güne kadar sana yaptığım her şeyi aslında senin için yapmadım ben. Senin mutluluğunla mutlu olan ben; kendim için yaptım tüm her şeyi.. Tüm sürprizlerimi,uğraşlarımı,yırtık dondan çıkan hediyelerimi ve daha birçoklarını.. Bir tek yüzündeki mutlu ifadeyi görmek için çabaladım bunca zamandır çünkü belki küçük şeylerle mutlu olabiliyorsun ama bir çok zaman da bir o kadar mutsuzsun çeşitli nedenlerle. Anlayabiliyorum çünkü ben de öyleyim. Ama dediğim gibi işte benim mutluluğumun kaynağı da senin yüzündeki gülümseme. Yüzünü görmediğim anlarda sesindeki mutlu tını.
Gel gelelim son zamanlarda ne sende mutluluktan eser ne de bende seni mutlu etme isteği kaldı. Bugüne kadar senden hiç bir karşılık beklemedim yaptığım şeyler karşısında ama şu gün olduğu kadar da hakkımın yenmesini de beklemedim.
Yine canının sıkkın olduğu bir zamana denk geldi. Sana bu yazdıklarımı okutacaktım. Düşündüm ki canı sıkkın, en azından yazdıklarımın birazını okur, bir nebze olsa mutlu olur ama nerede...''Şu an bunun zamanı değil farkındaysan'' cevabını gerçekten hiç beklememiştim.. Belki fazla tepki vermiştim sonrasında, belki gereksizdi ama ben de en azından onu okursun da mutlu edebilirim seni diye düşündüm elimden birşey gelmediğinden sadece bunu yapabilirdim..
Eski ben olsa şu ana kadar tüm yazdıklarımı siler çöpe atar yıkar geçerdim biliyorum. Artık ben eski ben değilim farkındayım yenilendim değiştim. Bunun yanında sen de değiştin.
Nedenini bilmiyorum fakat artık yaptığım hiç bir şey seni mutlu edemez oldu. Belki de benim yarattığım bir canavar haline geldin. Sürprizlerle sımarttığım biri sürekli sürekli daha fazla istiyordu belki bilemiyorum. Ya da içindeki durum yüzünden hiçbir şeyden mutlu olmuyordun..
Gereğinden fazla ince düşünen biriyim belki de o yüzden kırılıp alınıyorum böyle şeylere ama. Senin yaptığın hareket karşısında kendimi düşünüyorum ne yapardım diye. Ben tüm sıkıntımı derdimi bırakıp mutlu olmayı bilirdim herhalde. Şu an bunun zamanı değil demezdim en azından. Karşımdaki benim için didinirken kırıp dökmezdim onun isteğini.
Bu kadar zamandır ben senden hiç böyle bir şey beklemedim. Sana da söylediğim gibi hala daha sen her gittiğinde evin muhtelif yerlerinde yazmış olabileceğin küçük notları arıyorum her defasında elim boş kalacağını bildiğim halde.
Bu birkaç günde çok düşündüm ben. Kabul bu güne kadar beklemeden yaptım her şeyi fakat karşılığında sen ne yaptın?? Hiç benim için bir sürpriz yapmak için uğraştın mı?? Bana seni anlatan bir şey verdin mi diye. Yakın zamanda aklıma gelen hiç bir şey yok. Sadece kavga ediyoruz ikimiz adına yaptığımız başka hiçbir şey yok. Çünkü mutlu olmayı bilmiyorsun yada istemiyorsun. İçindeki mutsuzluktan keyif aldığını düşünüyorum artık.
Bir gün önce dışarı çıktığını bana söylemeyi unutan sen, bir gün sonra dışarı çıktığımı söylemeyi unuttuğumda olay çıkarmaya çalışıyorsun yine. Bugüne kadar sana karışmadım çünkü sen ne biliyorsan ne yapıyorsan o doğrudur dedim ama artık diyemiyorum çünkü tutarlı davranamıyorsun maalesef..
Zaman geliyor benimle ilgilenemedin diye üzülüyorsun biliyorum ama bunu bana söylediğinde hiç öyle birşey yok diyorum çoğu zaman üzülme bir de bunun için zaten kendini üzüyorsun diye düşünerek ama bazen öyle bir şey oluyor işte. Sadece kavga edip nereye gideceğini söyleyerek olmuyor ilişki. Bazen benim de gönlümün okşanmasına ihtiyacım oluyor. Bunu aksatma lütfen biraz da olsa. Hatta bir kez olsun sürpriz yapıp şaşırt beni, o şekilde mutlu olayım, senin mutluluğunla olduğum gibi
Sorun yaşadığım eşim değil sorunu görmezden geldiğimiz, sorun çözdüğümüz, eğlendiğimiz, sevindiğimiz günler geçirelim seninle. Her noktada kavga yaratmaya çalışan. Problemlerle,mutsuzluklarla, huzursuzluklarla mutlu olmaya çalışma...
Biraz bunları düşün başka bir şey istemiyorum senden. Belki o zaman her şey ilk günlerimize döner..
Bu güne kadar sana yaptığım her şeyi aslında senin için yapmadım ben. Senin mutluluğunla mutlu olan ben; kendim için yaptım tüm her şeyi.. Tüm sürprizlerimi,uğraşlarımı,yırtık dondan çıkan hediyelerimi ve daha birçoklarını.. Bir tek yüzündeki mutlu ifadeyi görmek için çabaladım bunca zamandır çünkü belki küçük şeylerle mutlu olabiliyorsun ama bir çok zaman da bir o kadar mutsuzsun çeşitli nedenlerle. Anlayabiliyorum çünkü ben de öyleyim. Ama dediğim gibi işte benim mutluluğumun kaynağı da senin yüzündeki gülümseme. Yüzünü görmediğim anlarda sesindeki mutlu tını.
Gel gelelim son zamanlarda ne sende mutluluktan eser ne de bende seni mutlu etme isteği kaldı. Bugüne kadar senden hiç bir karşılık beklemedim yaptığım şeyler karşısında ama şu gün olduğu kadar da hakkımın yenmesini de beklemedim.
Yine canının sıkkın olduğu bir zamana denk geldi. Sana bu yazdıklarımı okutacaktım. Düşündüm ki canı sıkkın, en azından yazdıklarımın birazını okur, bir nebze olsa mutlu olur ama nerede...''Şu an bunun zamanı değil farkındaysan'' cevabını gerçekten hiç beklememiştim.. Belki fazla tepki vermiştim sonrasında, belki gereksizdi ama ben de en azından onu okursun da mutlu edebilirim seni diye düşündüm elimden birşey gelmediğinden sadece bunu yapabilirdim..
Eski ben olsa şu ana kadar tüm yazdıklarımı siler çöpe atar yıkar geçerdim biliyorum. Artık ben eski ben değilim farkındayım yenilendim değiştim. Bunun yanında sen de değiştin.
Nedenini bilmiyorum fakat artık yaptığım hiç bir şey seni mutlu edemez oldu. Belki de benim yarattığım bir canavar haline geldin. Sürprizlerle sımarttığım biri sürekli sürekli daha fazla istiyordu belki bilemiyorum. Ya da içindeki durum yüzünden hiçbir şeyden mutlu olmuyordun..
Gereğinden fazla ince düşünen biriyim belki de o yüzden kırılıp alınıyorum böyle şeylere ama. Senin yaptığın hareket karşısında kendimi düşünüyorum ne yapardım diye. Ben tüm sıkıntımı derdimi bırakıp mutlu olmayı bilirdim herhalde. Şu an bunun zamanı değil demezdim en azından. Karşımdaki benim için didinirken kırıp dökmezdim onun isteğini.
Bu kadar zamandır ben senden hiç böyle bir şey beklemedim. Sana da söylediğim gibi hala daha sen her gittiğinde evin muhtelif yerlerinde yazmış olabileceğin küçük notları arıyorum her defasında elim boş kalacağını bildiğim halde.
Bu birkaç günde çok düşündüm ben. Kabul bu güne kadar beklemeden yaptım her şeyi fakat karşılığında sen ne yaptın?? Hiç benim için bir sürpriz yapmak için uğraştın mı?? Bana seni anlatan bir şey verdin mi diye. Yakın zamanda aklıma gelen hiç bir şey yok. Sadece kavga ediyoruz ikimiz adına yaptığımız başka hiçbir şey yok. Çünkü mutlu olmayı bilmiyorsun yada istemiyorsun. İçindeki mutsuzluktan keyif aldığını düşünüyorum artık.
Bir gün önce dışarı çıktığını bana söylemeyi unutan sen, bir gün sonra dışarı çıktığımı söylemeyi unuttuğumda olay çıkarmaya çalışıyorsun yine. Bugüne kadar sana karışmadım çünkü sen ne biliyorsan ne yapıyorsan o doğrudur dedim ama artık diyemiyorum çünkü tutarlı davranamıyorsun maalesef..
Zaman geliyor benimle ilgilenemedin diye üzülüyorsun biliyorum ama bunu bana söylediğinde hiç öyle birşey yok diyorum çoğu zaman üzülme bir de bunun için zaten kendini üzüyorsun diye düşünerek ama bazen öyle bir şey oluyor işte. Sadece kavga edip nereye gideceğini söyleyerek olmuyor ilişki. Bazen benim de gönlümün okşanmasına ihtiyacım oluyor. Bunu aksatma lütfen biraz da olsa. Hatta bir kez olsun sürpriz yapıp şaşırt beni, o şekilde mutlu olayım, senin mutluluğunla olduğum gibi
Sorun yaşadığım eşim değil sorunu görmezden geldiğimiz, sorun çözdüğümüz, eğlendiğimiz, sevindiğimiz günler geçirelim seninle. Her noktada kavga yaratmaya çalışan. Problemlerle,mutsuzluklarla, huzursuzluklarla mutlu olmaya çalışma...
Biraz bunları düşün başka bir şey istemiyorum senden. Belki o zaman her şey ilk günlerimize döner..
4 Haziran 2012 Pazartesi
EN YAKIN ARKADAŞIMIN ARTIK EV ARKADAŞIM OLMASINI İSTİYORUM..
Haksızlık etmek istemem hiç bir şekilde ama sanırım beş yıllık süre içinde senin ağzından benim için çıkan en anlamlı cümleydi bu. İlk okuduğumda hiç bir anlam veremedim '' ne diyor bu geri zekalı sevgilim '' dedim ama sonradan anladım altındaki manayı.
''En yakın arkadaşımın artık ev arkadaşım olmasını istiyorum..'' diyordun. Tam da giderken yanımdan. Bir evlilik teklifiyse kabul ediyorum şimdiden söyleyeyim. :) Tereyağı gibi eridim çünkü bu cümle karşısında.
Hafta içinde yine kavga ettik, didiştik, birbirimizi yedik ama kapıdan girdiğin o anda işte bu dedim. Evimin ''altın topu'' geldi. Hoşgeldin öpücüğüyle beraber benim olan seni tekrar hatırladım. O kokun çünkü bana kendim dahil birçok şeyi unutturan..
O kadar özlüyoruz ki birbirimizi ufacık 24 saate koca koca anılar koyalım istiyoruz. Beraber paylaştığımız yeni 24 saatler gelene kadar bizi diri tutacak bir şeyler yaşayalım istiyoruz. Yaşayalım ki hafta içi özlediğimizde önce onları hatırlayalım, hatırlayalım ki kavga etmeyelim. Kavga etmemiz çok normal aslında çünkü belki ikimizde birbirimizi suçluyoruz ayrı kaldığımız zamanlar için. Gidişindeki kavgamız gibi..
Gelir gelmez çıktık dışarı yemek yemeye. Belki dikkat ettin bilmiyorum ama sürekli gözünün içine baktım çünkü anlattığın kötü şeylerde bile gözünde mutluluğu görüyordum, yada bana öyle geliyordu. Emin olmak için bir daha bakıyordum. Evet öyleydi mutluydun bence..
Gece haftanın yorgunluğuna dayanamadım ve uykuya yenildin. Senin horlamalarınla farkettim bunu. İyi geceler dedim ve öpüp kokunu içime çekerek uğurladım seni uykuya. Ama sen farketmedin bile. Normalde balık gibi uzatırdın dudaklarını çünkü iyi geceler diyemeyerek uykusuzluktan. :)
Sabah uyandım yanımda sen. Benim için çok kıymetli vakitler bunlar işte. Her gün hayalini kuruyorum sabah her uyanışımda yanımda seni göreceğim günlerin. Uyandık, çıktık akşama kadar gezdik gezdik ve akşam oldu. Sindrellla kül kedisine yine dönüştü her hafta olduğu gibi. Ama artık üzülmüyorum eskisi kadar çünkü bir sonraki hafta tekrar Sindrella'mla beraber olacağım.
Yolda evlilik zamanı, aileler vs vs gibi şeyerden konuşurken birden o mesaj geldi.. '' En yakın arkadaşımın artık ev arkadaşım olmasını istiyorum''.. İlk etapta anlamadım. Ayrı eve çıkmak istiyorsun yakın bi arkadaşınla diye düşündüm. Sonradan jeton düşünce gevşedi gönlümün yağları. İlk kez böylesi bir cümleyle karşılaşmıştım. Belki de ''Seni seviyorum'' demenin '' Artık Evlenelim'' diyordu cümlenin özetinde ama hiç bir zaman böyle güzel anlatabileceğini düşünmemiştim. Çünkü en başından beri etkili cümleler kuran seni duygulandıran bendim ve bu cümlelerden etkilenen ve ağlayan sendin. Bu ilkti.. İlk kez bir cümlen yüzünden çiseliyordu kirpiğime mutluluk yağmuru..
Şimdi ne mi yapmayı düşünüyorum. Evlilik teklifi ederken acaba ilk günkü gibi '' Ölene dek benim nazımı çekmeye hazır mısın '' mı desem yoksa '' En yakın arkadaşın sana ev arkadaşı olmayı teklif ediyor'' mu desem bilemiyorum. Beki de başka birşey bulurum o zamana kadar.. Kim bilir??
Haksızlık etmek istemem hiç bir şekilde ama sanırım beş yıllık süre içinde senin ağzından benim için çıkan en anlamlı cümleydi bu. İlk okuduğumda hiç bir anlam veremedim '' ne diyor bu geri zekalı sevgilim '' dedim ama sonradan anladım altındaki manayı.
''En yakın arkadaşımın artık ev arkadaşım olmasını istiyorum..'' diyordun. Tam da giderken yanımdan. Bir evlilik teklifiyse kabul ediyorum şimdiden söyleyeyim. :) Tereyağı gibi eridim çünkü bu cümle karşısında.
Hafta içinde yine kavga ettik, didiştik, birbirimizi yedik ama kapıdan girdiğin o anda işte bu dedim. Evimin ''altın topu'' geldi. Hoşgeldin öpücüğüyle beraber benim olan seni tekrar hatırladım. O kokun çünkü bana kendim dahil birçok şeyi unutturan..
O kadar özlüyoruz ki birbirimizi ufacık 24 saate koca koca anılar koyalım istiyoruz. Beraber paylaştığımız yeni 24 saatler gelene kadar bizi diri tutacak bir şeyler yaşayalım istiyoruz. Yaşayalım ki hafta içi özlediğimizde önce onları hatırlayalım, hatırlayalım ki kavga etmeyelim. Kavga etmemiz çok normal aslında çünkü belki ikimizde birbirimizi suçluyoruz ayrı kaldığımız zamanlar için. Gidişindeki kavgamız gibi..
Gelir gelmez çıktık dışarı yemek yemeye. Belki dikkat ettin bilmiyorum ama sürekli gözünün içine baktım çünkü anlattığın kötü şeylerde bile gözünde mutluluğu görüyordum, yada bana öyle geliyordu. Emin olmak için bir daha bakıyordum. Evet öyleydi mutluydun bence..
Gece haftanın yorgunluğuna dayanamadım ve uykuya yenildin. Senin horlamalarınla farkettim bunu. İyi geceler dedim ve öpüp kokunu içime çekerek uğurladım seni uykuya. Ama sen farketmedin bile. Normalde balık gibi uzatırdın dudaklarını çünkü iyi geceler diyemeyerek uykusuzluktan. :)
Sabah uyandım yanımda sen. Benim için çok kıymetli vakitler bunlar işte. Her gün hayalini kuruyorum sabah her uyanışımda yanımda seni göreceğim günlerin. Uyandık, çıktık akşama kadar gezdik gezdik ve akşam oldu. Sindrellla kül kedisine yine dönüştü her hafta olduğu gibi. Ama artık üzülmüyorum eskisi kadar çünkü bir sonraki hafta tekrar Sindrella'mla beraber olacağım.
Yolda evlilik zamanı, aileler vs vs gibi şeyerden konuşurken birden o mesaj geldi.. '' En yakın arkadaşımın artık ev arkadaşım olmasını istiyorum''.. İlk etapta anlamadım. Ayrı eve çıkmak istiyorsun yakın bi arkadaşınla diye düşündüm. Sonradan jeton düşünce gevşedi gönlümün yağları. İlk kez böylesi bir cümleyle karşılaşmıştım. Belki de ''Seni seviyorum'' demenin '' Artık Evlenelim'' diyordu cümlenin özetinde ama hiç bir zaman böyle güzel anlatabileceğini düşünmemiştim. Çünkü en başından beri etkili cümleler kuran seni duygulandıran bendim ve bu cümlelerden etkilenen ve ağlayan sendin. Bu ilkti.. İlk kez bir cümlen yüzünden çiseliyordu kirpiğime mutluluk yağmuru..
Şimdi ne mi yapmayı düşünüyorum. Evlilik teklifi ederken acaba ilk günkü gibi '' Ölene dek benim nazımı çekmeye hazır mısın '' mı desem yoksa '' En yakın arkadaşın sana ev arkadaşı olmayı teklif ediyor'' mu desem bilemiyorum. Beki de başka birşey bulurum o zamana kadar.. Kim bilir??
1 Haziran 2012 Cuma
RUH İKİZİM - RUH ÖKÜZÜM
Ruh ikizim de sensin, ruh öküzüm de.. Az önce twitter da okudum bunu. Ruh öküzüme söylemek istediklerim yazıyordu. Karar verdim ben de ruh ikizime ve ruh öküzüme bir şeyler demeliyim. Demeliyim ki öğrensin içimi. Aslında desem de demesem de fark etmeyecek çünkü sen bunu belki de 6 ay sonra okuyabileceksin. Sana evlenme teklifi etmeden önce. :) Tabii o günü görürsek.
Konuya gelecek olursak. Ruh öküzüme söylemek istediklerim;
1. Bazen o kadar anlayışsız oluyorsun ki çekilmez bir hal alıyorsun. İşim var diye telefonu kapattığımdaki davranışından bahsediyorum.
2. Sürekli hakkımı yiyorsun. İşin stresli ve yoğun, benim kadar rahat bir yer değil diye gündüz aramıyorum genelde ki arasam da açamıyorsun telefonu. Önemli bir konu için aradım seni ve açmadın. Akşam eve geldiğinde beni hiç aramıyorsun diye bir olay yaratma çaban oldu ve sana resimlerle kanıtladım aradığımı. Ama benim sevgili sevgilim durur mu pes eder mi hiç !! Bu kez de ama ben seni bu kadar aradım sen beni bu kadar aradın diye üstüme gelmeye başladı.
3. Akşamları seni seviyorum demiyorsun artık bana. Ben çalışırken en büyük kavgalarımızın sebebiydi uyumadan önce seni seviyorum dememek. Belki içimden gelen bir şey belki o zamanki korkularım sebebiyle ; hala daha eğer '' seni seviyorum'' diyeceksem uykudan uyanıp yazıyorum yazıma bile dikkat edip kelimelerin anlam ve önemine saygı duyarak.. Ama işe girdiğin vakitten sonra senden gelen en güzel sevgi mesajı : aebu acuotn şeklinde oldu. Şaşı bak şaşır gibi olan bu mesaja anlam veremedin şu an bunu okurken biliyorum ama harfleri birer kaydırırsan klavyeye göre seni seviyorum çıkıyor. Sen işe girdikten sonra puzzle çözmeyi bıraktım zaten. Zekamı çalıştırıyorum senin mesajlarınla :)
4. Beş yıl oldu bir kere çocuklaşmadın yanımda. Hep ağırbaşlı biri oldun zaten öyle de ol ama sadece dışardaki insanlara karşı. Öteki türlü bacaklarını kırmam gerekebilir. Ha hakkını yemeyeyim 1 kere çocuklaştık sanırım o da birbirimizi palyaço kılığına sokarkendi. Hiç kahkaha atmıyorsun yada neşeli biri değilsin. Hep oturaklı ,ağır, lafını bilen. Ama bir kere benim yanımda boş konuş. Gerçi konu matematik işlemleri olunca oldukça boş konuşuyorsun ama olsun :) Benle alakası yok bu durumun biliyorum huyun bu. İlk tanışmamızdaki '' ÇEKO'' cevabınla beraber kafanı çevirişinle anlamam gerekliydi odun olduğunu ama bilemedim.:)
5. Gerginken avına kilitlenen köpek balığı gibi oluyorsun. Birine kızıyorsun, birşeye sinirleniyorsun yada. Aman Allah'ım!!!! Yaklaşmamak lazım yanına. Zaten uzaktayım ama o da yetmiyor ki. Telefon denen lanet icat hep kadınlardan yana. Günlük , saatlik dırdırını oradan dinliyorum keyifle!! :) Haa tatmin edici değil mi cevaplarım. İşte o zaman yandım. Değmeyin sevgili sevgilimin keyfine. Kozların hepsi onda, istediği yerden vurabilir ölümcül darbesini :)
Daha çooooook şey sayabilirim biliyorsun değil mi?? Ama bu kadar yeter nasıl olsa bunu okuduğunda ''ama ......'', ''ama .....'' diye kendini haklı çıkarmaya çalışıp, çenenle beni yorup bezdireceğin için fazla da zorlamıyorum. Bak çözdüm işte seni.
Şimdi geleyim ruh ikizime söylemek istediklerime.
1. Yek pare gibiyiz artık seninle. Utanmak, sıkılmak, çekinmek söz konusu bile değil. İstediğimi anlatıyorum, istediğimi yapıyorum, istediğimde de pırtlıyorum :) Arada geğiriyorum bile düşün yani. Senin yanında kendim oluyorum hiç kimsenin yanında olmadığım kadar. Olmak istediğim kadar çocuğum senin yanında her ne kadar el şakalarını sevmesen de. Bir de özgürüm, hürüm senleyken. Hayat duruyor çünkü. O an saatler seni sen geçiyor ve günlerden de sen.. Bu kadar güzel anlatabileceğimi düşünmemiştim aslında seni bu yazıya başlarken.
2. İlk kez birini bu kadar sevdim ben. Çocuktum senden önce, büyüdüm, oldum. Gerçekten senle öğrendim hayatı yaşamayı. Sen de bende. Çok sordun çok söyledim. Senden öncem yok benim. Kimseyi sevmemişim senden önce çocukluk hırsları belki, belki de başka bir şey bilemiyorum. Ama senden sonra unuttum hepsini..
Bu adaletsiz oldu biraz 2 maddede tümünü saydım sanırım. İlave edebilirim aklıma gelince. Özetle ruhumun ikiziysen de öküzüysen de ikisi de olmadan ruhumun bir anlamı kalmaz bu saatten sonra..
Ruh ikizim de sensin, ruh öküzüm de.. Az önce twitter da okudum bunu. Ruh öküzüme söylemek istediklerim yazıyordu. Karar verdim ben de ruh ikizime ve ruh öküzüme bir şeyler demeliyim. Demeliyim ki öğrensin içimi. Aslında desem de demesem de fark etmeyecek çünkü sen bunu belki de 6 ay sonra okuyabileceksin. Sana evlenme teklifi etmeden önce. :) Tabii o günü görürsek.
Konuya gelecek olursak. Ruh öküzüme söylemek istediklerim;
1. Bazen o kadar anlayışsız oluyorsun ki çekilmez bir hal alıyorsun. İşim var diye telefonu kapattığımdaki davranışından bahsediyorum.
2. Sürekli hakkımı yiyorsun. İşin stresli ve yoğun, benim kadar rahat bir yer değil diye gündüz aramıyorum genelde ki arasam da açamıyorsun telefonu. Önemli bir konu için aradım seni ve açmadın. Akşam eve geldiğinde beni hiç aramıyorsun diye bir olay yaratma çaban oldu ve sana resimlerle kanıtladım aradığımı. Ama benim sevgili sevgilim durur mu pes eder mi hiç !! Bu kez de ama ben seni bu kadar aradım sen beni bu kadar aradın diye üstüme gelmeye başladı.
3. Akşamları seni seviyorum demiyorsun artık bana. Ben çalışırken en büyük kavgalarımızın sebebiydi uyumadan önce seni seviyorum dememek. Belki içimden gelen bir şey belki o zamanki korkularım sebebiyle ; hala daha eğer '' seni seviyorum'' diyeceksem uykudan uyanıp yazıyorum yazıma bile dikkat edip kelimelerin anlam ve önemine saygı duyarak.. Ama işe girdiğin vakitten sonra senden gelen en güzel sevgi mesajı : aebu acuotn şeklinde oldu. Şaşı bak şaşır gibi olan bu mesaja anlam veremedin şu an bunu okurken biliyorum ama harfleri birer kaydırırsan klavyeye göre seni seviyorum çıkıyor. Sen işe girdikten sonra puzzle çözmeyi bıraktım zaten. Zekamı çalıştırıyorum senin mesajlarınla :)
4. Beş yıl oldu bir kere çocuklaşmadın yanımda. Hep ağırbaşlı biri oldun zaten öyle de ol ama sadece dışardaki insanlara karşı. Öteki türlü bacaklarını kırmam gerekebilir. Ha hakkını yemeyeyim 1 kere çocuklaştık sanırım o da birbirimizi palyaço kılığına sokarkendi. Hiç kahkaha atmıyorsun yada neşeli biri değilsin. Hep oturaklı ,ağır, lafını bilen. Ama bir kere benim yanımda boş konuş. Gerçi konu matematik işlemleri olunca oldukça boş konuşuyorsun ama olsun :) Benle alakası yok bu durumun biliyorum huyun bu. İlk tanışmamızdaki '' ÇEKO'' cevabınla beraber kafanı çevirişinle anlamam gerekliydi odun olduğunu ama bilemedim.:)
5. Gerginken avına kilitlenen köpek balığı gibi oluyorsun. Birine kızıyorsun, birşeye sinirleniyorsun yada. Aman Allah'ım!!!! Yaklaşmamak lazım yanına. Zaten uzaktayım ama o da yetmiyor ki. Telefon denen lanet icat hep kadınlardan yana. Günlük , saatlik dırdırını oradan dinliyorum keyifle!! :) Haa tatmin edici değil mi cevaplarım. İşte o zaman yandım. Değmeyin sevgili sevgilimin keyfine. Kozların hepsi onda, istediği yerden vurabilir ölümcül darbesini :)
Daha çooooook şey sayabilirim biliyorsun değil mi?? Ama bu kadar yeter nasıl olsa bunu okuduğunda ''ama ......'', ''ama .....'' diye kendini haklı çıkarmaya çalışıp, çenenle beni yorup bezdireceğin için fazla da zorlamıyorum. Bak çözdüm işte seni.
Şimdi geleyim ruh ikizime söylemek istediklerime.
1. Yek pare gibiyiz artık seninle. Utanmak, sıkılmak, çekinmek söz konusu bile değil. İstediğimi anlatıyorum, istediğimi yapıyorum, istediğimde de pırtlıyorum :) Arada geğiriyorum bile düşün yani. Senin yanında kendim oluyorum hiç kimsenin yanında olmadığım kadar. Olmak istediğim kadar çocuğum senin yanında her ne kadar el şakalarını sevmesen de. Bir de özgürüm, hürüm senleyken. Hayat duruyor çünkü. O an saatler seni sen geçiyor ve günlerden de sen.. Bu kadar güzel anlatabileceğimi düşünmemiştim aslında seni bu yazıya başlarken.
2. İlk kez birini bu kadar sevdim ben. Çocuktum senden önce, büyüdüm, oldum. Gerçekten senle öğrendim hayatı yaşamayı. Sen de bende. Çok sordun çok söyledim. Senden öncem yok benim. Kimseyi sevmemişim senden önce çocukluk hırsları belki, belki de başka bir şey bilemiyorum. Ama senden sonra unuttum hepsini..
Bu adaletsiz oldu biraz 2 maddede tümünü saydım sanırım. İlave edebilirim aklıma gelince. Özetle ruhumun ikiziysen de öküzüysen de ikisi de olmadan ruhumun bir anlamı kalmaz bu saatten sonra..
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)