11 Haziran 2012 Pazartesi

       SENSİZLİK SENDROMU..

       O kadar zor geçiyor ki tüm hafta ikimiz için de. İş,güç, sinir, stres.. Her ikimiz de def gibi gerilip geziyoruz her hafta içi, kırıp döküyoruz birbirimizi belki istemsiz, belki stres atmak için. Ama biz biziz yine kırılıp dökülsek de birşey değişmiyor bizden, eksilen bir şey olmuyor.

       Upuzun bir haftanın ardından tek doz sakinleştirici gibisin. Görüyorum bitiyor herşey, kafam boşalıyor, reset atıyorum sıkıntılarıma.

       Bu hafta özellikle o kadar kavga ettik ve o kadar kırdık incittik birbirimizi ama otobüsten inip yüzünü gördüğümde yine aldı beni o anlamsız gülümseme. Sonra çektim kendimi çünkü kırılmıştım,kızgın değildim. İçim gitti aslında bir de ayakların kayıyordu çünkü ayakkabıdan :) Tutmamak için elini zor tuttum kendimi ama dayandım. Sonra oturduk bir yere hala soğuktum. İçim çekiyordu seninle konuşmayı gözüne bakmayı ama başka şeylerle ilgilendim soğuk soğuk durdum sana yine de. Tek istediğim özürdü çünkü yaptığına karşılık. Hatanın farkındaydın, ihmal ettiğinin de, ayıp ettiğini de.. Ben de ağır konuştuğumun.. Bitti birden eridi buzları yine kalbimizin.

       Seni görmeseydim belki hala daha devam edebilirdi soğukluğumuz ama gözlerindeki sıcaklık yetiyor tüm buzlarımı eritmeye benim.

       Çok keyif alıyorum seninle geçen her anımdan. Nedenini bilmiyorum ama özellikle Ada'daki zamanlarımızdan. Belki bana ilk anlarımızı hatırlatıyor, belki de bizim 5 yılımızı. Her adımında bir yaşanmışlık var çünkü. İzmir öyle değil artık. Bizim evimiz varken öyle değildi o bizimdi, ikimize ait bir çatıydı sanki.

       Pazar günü uyandığımda kalktım gittim hemen biletimi aldım sana hiç söylemeden, hatta geç geliyorum diyip seni gıcık ederek:) Çünkü ihtiyacım vardı sana, yüzüne, sesine, kokuna.. Bilmem dikkat ettin mi hiç ama her ayrılışımızda öperken seni bir nefes alıyorum kokundan idare etsin diye beni sensizlik anlarında bir süre daha.

       İşte bu yüzden haftanın sadece seni görebildiğim günlerini seviyorum. Pazarları mesela, bazende cumartesileri görüşürüyorsak eğer. Yoksa pazartesi cuma farksız artık benim için. Tüm haftam sendromlu geçiyor, pazartesi sendromu gibi yaşadığım Sevgili Sevgilimsizlik Sendromu..

       Ve son olarak şu an düşünüyorum ; bu zamana kadar hep sen bendeki eksikleri söyledin, değişmeye çalıştım. Belki becerdim, belki beceremedim. Ama ilk kez ben söyledim biriktirdiklerimi ve artık bana kalırsa ikimiz de birbirimize daha anlayışlı oluruz, sevgimizin kıymetini biliriz. Muhakkak yine kavga ederiz, ağlarız belki ama sonunda unuttururuz birbirimize olanları. Yine bir tek sevgimizi hatırlarız, kıymetimizi, değerimizi. Buna inanıyorum. Hele güneş ikimiz için aynı odaya doğmaya başladığı an daha çok parlar ısıtır ikimizi..




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder